2019-1-TR01-KA204-073853

 Supporting and Enhancing Common Humanistic Values and Basic Sufficiencies to Refugees on the way of Becoming Global Citizen Project(Dünya Vatandaşı Olma Yolunda Mültecilerin Ortak İnsani Değerler Konusunda Temel Yeterliliklerini Destekleme ve Geliştirme Projesi)

Giriş

Suriye'de başlayan savaş nedeniyle yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteci ülkemize gelmiştir. Öncelikle kamplara yerleştirilen bu insanlar, kampların yavaş yavaş kapatılmasıyla birlikte birçoğu şehir içlerine yerleşmişlerdir. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre Gaziantep, bu kapsamda Suriyelilerin en yoğun yaşadığı ilk 10 ilin içerisindedir. İlimizde 500 bini aşkın Suriyeli bulunmaktadır. Suriyelilerin sayısının da kent nüfusuna eklendiği düşünüldüğünde, Gaziantep Kent Konseyi verilerine  göre, Gaziantep’in 2025 yılı projeksiyonlarında yeteceği öngörülen mevcut su rezervlerinde 2014 yılından bu yana içme suyunda ciddi sıkıntı yaşanmaya başlanmıştır; ayrıca atık suların toplanması ve bertarafı, katı atıkların yönetimi, ortak alanların ve kaynakların verimli şekilde kullanılamaması gibi konular gündeme gelmiştir. 2014 yılından bu yana yeni konut, hastane, okul yapımının yanı sıra alt yapının da acilen yenilenmesi ya da takviye edilmesi şart hale geldiğinden belediyeler konu ile ilgili çalışmalarını hızlandırmışlardır. Bu konuda önemli bir yol katedilmiş olsa da yereldeki paydaşlarla yapılan görüşmeler sonucunda asıl sorunun Suriyeli yetişkinlerin yerele entegrasyonunun, sosyal uyumunun, kaynakları verimli kullanmalarının sağlanması ve bunu gerçek anlamda içselleştirmemeleridir. Projemiz kapsamında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi için GASMEK’lerde ve sonrasında tüm belediyelerde, sivil toplum kuruluşları ve sürekli eğitim merkezlerinde uygulanabilecek bir model ve bu model kapsamında Suriyeli yetişkinler için bir eğitim modülü hazırlanacaktır. Bu yöntemin seçilmesinin amacı, yerel ve ulusal karar alıcıların Suriyelilere ulaşma noktasında ciddi bir ağa sahip olmalarıdır. Diğer yandan üniversite ve kamu sektörü arasında ciddi ve sürdürülebilir bir iletişim ve işbirliği ağının kurulması ve yetişkin eğitiminde uygulanması bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmıştır. Projemiz kapsamında mültecilere dünya vatandaşlığı bilinci kazandırmak, mültecilerin bu topluluk içerisinde kalıcı olduklarını anlatabilmek ve benimsemelerini sağlamak ve bu noktada bir topluma mensup olan insanların aidiyet duygusu içerisinde sunulan hizmetlerden yararlanırken ve kullanırken tüm toplumun menfaatlerini gözetmesini sağlamak, ortak insani değerler ve kaynakların (sosyal alanlar, su, hijyen, kanalizasyon gibi) verimli ve etkin kullanımına yönelik öncelikle yerelde belediyeler için (özellikle sürekli eğitim merkezleri için) sürdürülebilir bir eğitim modeli oluşturulacaktır. Ayrıca yaşadığımız ve yaşayacağımız geleceğimizi tesis etmekte kaynaklarımızın ve ortak alanlarımızın kurallara uygun ve minimum düzeyde kullanımı konusunda mülteciler için çeşitli interaktif ve aktif eğitimler ve bu konularda farkındalık çalışmaları yapmak hedeflenmektedir.

Bu yetişkin eğitiminde hedef kitlemiz Gaziantep’te Suriyeli mülteci yetişkinler, ortak ülkelerde ise hem Suriyeli hem de diğer mülteci yetişkinlerdir. Projemiz, AB 2020 hedef ve öncelikler başlığı altındaki “kaynakları verimli kullanan Avrupa” girişimini ve sürdürülebilir büyüme: daha verimli kaynak kullanan, yeşil ve rekabet edilebilir bir ekonomiye dayanarak su kaynaklarının verimli kullanılması, kanalizasyonların bilinçli kullanılması, mültecilerin verimli kaynak kullanmasını ve ekonomiye dolaylı katkısını sağlanması noktasında referans olacaktır.  Bu kapsamda mültecilere dünya vatandaşlığı bilinci ve aidiyet duygusu kazandırmak; kaynakların korunması ve bilinçli bir şekilde kullanılmasını; bu kaynakları kullanırken toplumun menfaatlerini gözetmesini sağlamak en önemli hedeflerimiz arasında yer almaktadır.  Bahsi geçen bu sonuçların çıkış noktası, Suriyeli mültecilerin birçoğunun savaş bitse dahi ülkelerine dönmek istemedikleri ve bu insanların yeni göçler ve doğumlar yoluyla da sayılarının her geçen gün artması nedeniyle, birlikte yaşama gerçekliğimiz günden güne biraz daha belirginleşmesidir. Bu gerçekliğimiz doğrultusunda Suriyeli mültecilerin, birlikte yaşadığımız ve yaşayacağımız geleceğimizde kaynaklarımızın ve ortak alanlarımızın kullanımında Türkiye, Avrupa ve Dünya vatandaşı bilincine, algıya ve beceriye sahip olmaları konusunda onlar için çeşitli interaktif ve aktif eğitimler ve bu konularda farkındalık yaratmak amacıyla kamu bilinçlendirme kampanyaları düzenlemeyi hedeflemekteyiz. Bu proje kendi kültür ve medeniyetinden zorunlu nedenlerle kopup başka bir kültür ve uygarlıkla karşılaşan mültecilerin yeni karşılaştıkları ortam ve koşullara, kurum ve kuruluşlara, işleyişe, kaynakları tanımaya; tüm bunlarla ilgili farkındalık oluşturmaya oluşturulan bu farkındalıkla geldikleri kültür ve medeniyetin birer parçası olma bilincini kazanmalarına olanak sağlayacaktır. Böylelikle savaş mağduru bir mülteciden aidiyet bilinci kazanmış, özgüven ve motivasyon kaynaklarını canlandırmış, içinde yaşadığı topluluğa, işleyiş ve kurallara adapte olmuş bir insana ulaşmayı ve bu insanı kazanmayı hedeflemekteyiz. Günümüz dünyasında mültecilik her geçen gün biraz daha gerçeklik kazanan evrensel bir sorun olmaya başladığından bu sadece Türkiye'nin değil tüm dünya ülkelerinin önemli bir sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da Türkiye’nin Avrupa ve tüm dünya ile ortak mesai üreterek, ortak çözüm yollarına ulaşarak ilerlemeler elde edebileceği önemli bir konudur.

    Tüm bu hedefler doğrultusunda Projemiz  mülteci nüfuslarının yoğun olarak yaşadığı kentlerde sosyal ve kültürel hizmet veren kurum ve kuruluşların karşılaştığı sorunlara kalıcı, uygulanabilir ve geliştirilebilir çözümleri sağlamak amacındadır. Bu nedenle daha önce uygulanmayan bir biçimde sorunun her iki muhatabı olan kurum, kuruluş yetkilileri ve mültecileri çözümün kendisi olarak almayı hedeflemektedir.  Buradan hareketle sosyal ve kültürel hizmet sağlayan ve geniş bir yelpazede yer alacak olan kurumlarla(Belediyeler, okullar, hastaneler göç idaresi vs.) ve bunların yetkilileriyle görüşülerek karşılaşılan sorunlarla ilgili veriler toplanması çalışmaları yapılmıştır.

 Bu çalışma ile Gaziantep, İstanbul illerinde, Portekiz, İspanya, Litvanya ortaklarımızın bulunduğu illerdeki kurum ve kuruluşlar ziyaret edilerek mültecilere verilen hizmetler ve sunulan kaynakların kullanımı noktasında karşılaştıkları sorunlar tespit edilmiş  olup  bu tespit edilen sorunlar çerçevesinde kurum ve kuruluşların beklentilerini karşılamak amacıyla bir “Eğitim Modülü” oluşturulacaktır. Bu eğitim modülü uygulamaları ile  mültecilerin yaşadıkları toplumu anlamış, özümsemiş, aidiyet bilinçleri yükselmiş, dünya vatandaşı olma yolunda beceriler kazanmış ve farklı kültürden insanlarla ortak yaşama konusunda gelişme kaydetmiş olacaklardır. Bu yönüyle toplanan veriler, Eğitim Modülümüze(O2), Metodolojik bir çerçeve program(O3) hazırlanması, kamu bilinçlendirme kampanyalarına(O5), Webinar(O3) eğitime önemli bir zemin hazırlamıştır.

Mültecilik günümüzde ve gelecek dönemlerde, dünyada farklı coğrafyalarda karşılaşılan ve karşılaşılaşılacak olan bir sorun niteliğini taşımaktadır. Bu nedenle Projemizin bu aşamadaki veri toplama ve analiz çalışması ulus ötesi ortaklarımız tarafından da gerçekleştirilmiştir.

Bu çalışma yapılırken;

 - Açık uçlu soruların içeriği yerel ve ulusötesi ortaklarımızla birlikte hazırlanmıştır,

- Yerel ortaklarımızla birlikte şehrimizde mültecilere hizmet veren ve kaynak sunan kurum ve kuruluşların listesi belirlenmiştir,

- Yerel ortaklarımızdan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi koordinasyon, ulaşım, raporlama, alt kurumlarından yararlandırma ve değerlendirme konularında destek olmuştur,

- Yerel ortaklarımızdan İstanbul Teknik Üniversitesi veri toplama ve analiz çalışmalarını mültecilerin yoğun olduğu bir başka şehrimiz olan İstanbul’da gerçekleştirmiştir.

- Bu açık uçlu soruların uygulaması ulusötesi ortaklarımız tarafından da(İspanya, Litvanya, Portekiz) bulundukları ülkelerde gerçekleştirilmiş, raporlanmış ve  proje koordinatörlüğü ile paylaşılmıştır.

- Yerel ve ulusötesi raporlar proje koordinatörlüğümüz tarafından analiz edilerek genel bir rapor haline getirilmiştir. Ayrıca bu rapor İngilizce çevirisi yapılarak ve  e-pdf haline getirilerek proje web sitemiz ve sosyal medya hesaplarımız, yerel ve ulusötesi ortaklarımızın web siteleri ve sosyal medya hesapları üzerinden yaygınlaştırılmıştır.

-Raporun diğer fikri çıktılarımıza kaynaklık etmesi ve yaygınlaştırılması bundan sonraki çalışmalarımız açısından büyük bir önem arz etmektedir. Bu çalışmaların izlenmesi ve değerlendirilmesi proje koordinatörlüğümüz tarafından titizlikle yürütülmektedir.

AÇIK UÇLU SORULAR

Yerel ve Ulus Ötesi ortaklarımızın katkılarıyla mültecilere hizmet veren veya ortak kullanım alanı sunan kurum ve kuruluşlara yöneltilen sorular şunlardır:

  • Mülteciler hangi sosyal alanlardan ve hizmetlerden yararlanmaktadır?
  • Ne / ne tür sorunlarla karşılaşıyorsunuz?
  • Ne tür çözümler ürettiniz, sonuç aldınız mı?

KATILIMCILAR

Açık uçlu soruların uygulanması çalışmalarına yerel ve ulus ötesi tüm ortaklarımız katılım sağlamıştır. Yereldeki çalışma yerel ortaklarımızla birlikte yürütüldüğü için Gaziantep yerelinde tek bir rapor çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra İstanbul, İspanya, Portekiz, Litvanya raporları ile birlikte toplamda 5 adet rapor üzerinden genel rapora ulaşılmıştır.

  1. Gaziantep Üniversitesi
  2. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
  3. KAYRA Danışmanlık ve Eğitim
  4. İstanbul Teknik Üniversitesi
  5. Portekiz(Lousada) Belediyesi
  6. Litvanya(ASOCIACIJA TAVO EUROPA)
  7. İspanya (AJUNTAMENT DE VİLLANUEVA DE CASTELLON)

 

 

Bu projede yer alan beş çalışmada Gaziantep, Porto, Valencia, İstanbul ve Vilnius şehirlerinde mültecilere hizmet veren kurum ve kuruluşların açık uçlu sorulara verdikleri cevaplar üzerinden ortaya çıkan sorunlar ve çözüm çabaları incelenmiştir. Gaziantep’teki çalışma Gaziantep Üniversitesi, KAYRA Danışmanlık ve Gaziantep Büyük Şehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilmiş ve çalışmaya;

  • Kadın, Aile, Eğitim ve Sosyal Hizmetler,
  • Çevre Dairesi,
  • Gaziantep Sanat ve Mesleki Kurs Merkezi (GASMEK)
  •  Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (GASKİ) katılmıştır.
  •  PORTO’daki çalışma Lousada Belediyesi tarafından gerçekleştirilmiş ve çalışmaya;

- Águas Santas Sosyal ve Parish Merkezi,

- Coimbra'nın Piskoposluk Karitaları,

- Braga Başpiskoposluğu,

- Penafiel'li Santa Casa da Misericórdia,

- Santo Tirso Kent Konseyi,

- Portekiz Mülteci Konseyi,

- Mülteci Kabul Merkezi (CAR 1)

-Mülteci Çocuklar İçin Barınma kurumu katılmıştır.

 

  • VALENCİA’daki çalışma Tabalà Kültür Derneği tarafından düzenlenmiş ve çalışmaya;

-Belediyenin sosyal hizmetleri,

-Yaşam Vakfı

-SAHABA Derneği katılmıştır.

 

  • İSTANBUL’daki çalışma İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenmiş ve düzenlenen çalışmaya;
  • Çağlayan-Şişli Mahalle Muhtarlığı,

-Şişli Belediyesi,

-Zuhal İlköğretim Okulu,

- Fuat Soylu Ortaokulu

-Sultanbeyli Belediyesi’ne bağlı Mülteciler Derneği katılmıştır.

 

  • VİLNİUS’taki Tavo Europa(Senin Avrupa’n) tarafından gerçekleştirilen çalışmaya;

 -Çeşitlilik Geliştirme Grubu,

-Avrupa Çalışmaları Konseyi,

- Göç, Bilgilendirme ve İşbirliği Platformu,

-Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti İstatistik Departmanı katılmıştır.

 

Gaziantep Üniversitesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, KAYRA Danışmanlık Eğitim Raporu- Gaziantep/Türkiye

  Türkiye’nin Gaziantep ilindeki mülteci konumundaki Suriyeliler, normal bir Türk vatandaşının gündelik hayatta yararlandığı her türlü hizmetten ve alandan faydalanabilmektedir. Bunun için hem belediyeler hem de sivil toplum kuruluşları, Birleşmiş Milletler ve dernekler büyük çabalar sarf etmişlerdir. En temel amaçlar arasında; entegrasyon, temel eğitim ve dil eğitimi, meslek edindirme – istihdam etme, çocukları ve kadınları topluma kazandırma gibi faaliyetlerle sosyal hayatta yerli vatandaşlar ile mülteciler arasında bir uyum kurulmaya çalışılmıştır. Sağlık alanında, engelli bireylerin her türlü gereksinimlerine yönelik temel faaliyetlere, kültürel ve sanatsal alanlara yönelik çalışmalarla toplumsal anlamda kültürün devamlılığı sağlanmaya çalışılmıştır.

   Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünü yaptığı entegrasyon sürecinde Suriyeli göçmenleri de içeren sosyal alanlar ve hizmetler üzerine çalışılmıştır. Bunlar arasında sosyal etki alanları bulunmaktadır. Örneğin Ensar Toplum Merkezi’nin kendine belirlediği ana hedefler arasında mültecilerin entegrasyonunu kolaylaştırmak, mülteciler ile yerel halk arasında ayrım gözetmeksizin temel ihtiyaçlara yönelik çalışmalarda bulunmak, temelde eğitim odaklı ve ihtiyaca yönelik diğer kurslarla çocuk ve yetişkinler için uyumu kolaylaştırmak gibi çalışmalar sağlanmıştır. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kadın, Aile, Eğitim ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığına bağlı Gaziantep genelinde 30 binaya sahip GASMEK - Gaziantep Sanat ve Mesleki Eğitim Merkezi ile yerel halk ve mültecilere yönelik birçok alanda eğitimler verilmektedir. Türkçe, Arapça ve İngilizce dil kurslarının yanında, mesleki ve sanatsal faaliyetlere yönelik eğitimlerle Gaziantep’te yaşayan her bir bireyin sosyal hayat içerisinde aktif rol oynaması hedeflenmiş, yerel vatandaş ile mülteciler arasında uyum sorununu gidermeye yönelik çalışılmıştır. UN Women, ILO VE SGDD-ASAM ortaklığı ile yürütülen SADA Kadın Gelişim ve Dayanışma Merkezi ile kadınları toplum içerisinde aktif rol oynamaya, güçlerinin farkına varmalarına, onların ev sahibi halk ile arasında bir bağ kurmalarını sağlayarak toplumsal bir dayanışma ortamının ortaya çıkmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapılmıştır. Merkezde kurulan ‘Geleceğin Kadınları Komitesi’ bu ve benzeri birçok çalışmaya öncülük etmektedir. Sosyal Araştırmalar Merkezi (SARMeR) temel ihtiyaç sahiplerini doğru ve sistematik bir şekilde bulmak amacı ile kurulmuştur. Elde edilen verilerle kentin sosyal risk haritası çıkarılmış böylelikle acil ihtiyaç sahiplerine anında müdahale edilebilmesi sağlanmıştır. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bulunan Gıda Bankaları temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamayan insanlara yönelik bir çalışmadır. Günlük gıda ihtiyaçlarını karşılayamayan insanlar için bu ihtiyaçlarını rahatça giderebilecekleri bir ortam sunulması hedeflenmiştir. Bu hizmetten herkes yararlanabilmektedir. Gaziantep Engelsiz Yaşam Merkezi ile Gaziantep ve çevresinde bulunan illerde yaşayan engelli bireylere ve ailelerine yönelik fiziksel, sosyal ve psikolojik destekler ile her türlü ihtiyaç karşılanmaya çalışılmıştır. Gaziantep Sanat Merkezi farklı kültürlerin bir arada yaşamasını sağlamaya yönelik çalışmalarda bulunmaktadır. Suriyeli ve Türk çocuklarına yönelik faaliyetlerle çocukların zamanlarını aktif ve verimli kullanılmasını sağlayarak kişisel gelişimlerine katkıda bulunulmaya çalışılmıştır. Yakın zamanda açılan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İnayet Topçuoğlu Hastanesi ile Sağlık Bakanlığı tarafından yasal olarak sağlanan konularda mültecilere yönelik sağlık hizmetleri verilmektedir. Hem Gaziantepli vatandaşlara hem de Suriyeli mültecilere hizmet verecek olan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İnayet Topçuoğlu Hastanesi il bünyesinde muayene ve acil yardım yükünü hafifletmektedir.

   Gaziantep’te yerel halk ile mülteciler arasında ortak bir dilin bulunmaması en büyük toplumsal sorunu, iletişimsizliği oluşturmaktadır. Suriyeli mültecilere ayrıcalıklı davranılmasına yönelik kalıp düşünceler ve ön yargılar yerel halkın mültecilere karşı olumsuz bir tutum sergilemesine yol açmaktadır. Kültürel farklılıklardan ortaya çıkan anlaşmazlıklar da eklenince halk ile mülteciler arasındaki gerilim daha da artmaktadır. Dil konusunda yaşanan sorunlardan bir diğeri ise çalışma alanında yaşanmaktadır. İletişimde yaşanan anlaşmazlıklar, kopukluklar yapılan işin verimini düşürmektedir. Kültürden kaynaklı olarak mülteci kadınların sosyal hayattaki konumlarının sınırlı oluşu ve zamanlarının büyük çoğunluğunu evlerinde geçirmeleri onların uyum surecine katılmasını daha da zorlaştırmıştır. Herhangi bir yardımın veya sağlık hizmetinin dahi ulaşmasına, ulaşsa dahi kültürel farklılıklardan ötürü verilecek hizmetin sekteye uğramasına sebep olmaktadır. Bunun yanında şehirde kayıtsız bulunan mültecilerin de olması belediyelere, sivil toplum kuruluşlarına ve derneklere büyük sorunlar yaşatmaktadır. Yetersiz olan belediye bütçeleri bu sorunlarla sosyal hizmet üretimlerini daha da zor durumlara sokmaktadır.

   Gaziantep’te yaklaşık 450.000 Suriyeli yaşamaktadır. Bu da şehir nüfusunun yaklaşık olarak %20’lik bir kısmına tekabül etmektedir. Bu bir şehir için yüksek bir orandır ve birçok hizmet alanının sekteye uğramasına, verimsizleşmesine veya çalışanların fazla mesai yapmasına sebep olmaktadır. Mülteci yoğunluğunun bu kadar fazla olmasındaki en büyük etken şehir ve ülke içerisine dağılarak rahatça yerleşiyor olmalarından kaynaklıdır. Göçe hazırlıksız yakalanan birçok şehir altyapı, konut, iş gücü, eğitim, sağlık gibi alanlarda büyük problemler yaşamaktadırlar. Gaziantep bu şehirlerden biridir. Örneğin su konusunda sıkıntılar yaşayan Gaziantep şehrindeki nüfus artışı beraberinde su kullanımında da artışı getirmiştir. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi özellikle mültecilerin su kullanımından sonra muslukları kapatmadığını, kanalizasyon ve yağmur suyu kanallarına yabancı madde attıklarını tespit etmiştir. Birçok inorganik maddenin yapılan çalışmalarla kanalizasyon sisteminden çıkarıldığı gözlemlenmiştir. Aynı zamanda Alleben Deresi’nin de çevreye atılan çöplerle gün geçtikçe kirlendiğine dem vurmuştur.  

   Gaziantep mülteciler ve yerel topluluklarla ilgili ortaya çıkan sorunlara yönelik bir takım çalışmalarda bulunmuştur. Dil konusunda hafta içi ve hafta sonları kurslar düzenleyerek bu sorunun büyük ölçüde çözülmesi sağlanmıştır. Göç İdaresi Müdürlüğü kurularak Üniversiteler, Birleşmiş Milletler ve Sivil Toplum Kuruluşları ile birlikte göçmenlerin entegrasyonuna, uyum sorunlarının giderilmesine, gündelik hayatta karşılaştıkları problemlerin çözülmesine yönelik projeler gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda Büyük Şehir Belediyesi spor turnuvaları ve geziler düzenleyerek hem yerli hem de göçmen gençlerin entegrasyonunu sağlamaya yönelik çalışmalarda bulunmuştur. Sanat faaliyetleri özendirilmeye çalışılmıştır. Bu faaliyetlerde tercümanlarda görev alarak ortaya çıkacak anlaşmazlıkların önüne geçilmiştir. Ayrıca geri dönüşüm ve sıfır atık gibi konular da bu faaliyetlerin içine dâhil edilerek özellikle göçmen ve yerli çocukların bilinçlendirilmesi amaçlanmıştır. Alleben Deresi’nden çıkarılan çöpler farkındalık yaratılması için sergilenmiş ve bu tür faaliyetlerle kirlilik oranlarında azalış olduğu gözlemlenmiştir. Mültecilerin karşılaştıkları sorunları birinci elden dinleyecek komiteler kurulmuş, kanaat liderleri ile bir araya gelinmiştir. Toplumdaki ön yargıları kırmak için de çalışmalar yapılmış, broşürler dağıtılmış fakat sonuç istenilen düzeyde olmamıştır. Mülteciler için belediyenin bünyesinde bulunan geçici eğitim merkezlerinde eğitimi desteklemek ve kayıp neslin oluşumunu önlemek için mültecilere hukuk eğitimi verilmesi amaçlanmış fakat geçici eğitim merkezleri bir kararname ile kapatılmıştır.

İstanbul Teknik Üniversitesi Raporu – İstanbul/Türkiye

   Türkiye’nin İstanbul şehrinde İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ‘’Mülteciler hangi sosyal alanlardan ve hizmetlerden yararlanmaktadır?’’ sorusu üzerine Çağlayan-Şişli Bölge Muhtarlığı, Şişli Belediyesi, Zuhal İlköğretim Okulu, Fuat Soylu Ortaokulu, Sultanbeyli Belediyesi’ne bağlı Mülteci Derneği ile yaptığı anket araştırmasına göre ortaya çıkan bulgular şöyledir:

   Mültecilerin sosyal uyum faaliyetlerine katılım oranının %40, Türkçe dil kurslarına katılım oranının  %80, mesleki eğitim kurslarına katılım oranının %20, ruh sağlığı biriminden faydalanma oranının %40, çocuk ve gençlik merkezine katılım oranının %20, finansal yardımdan faydalanma oranının %20, çocuk oyun alanlarına katılım oranının %20, rehabilitasyon merkezlerinden faydalanma oranının %20, mülteci konseylerine katılım oranının %20, iş ve kariyer danışmanlığından faydalanma oranının %40 olduğu görülmektedir. Sonuçlardan anlaşılacağı üzere mültecilerin dil eğitimi dışında herhangi bir faaliyete bireysel veya toplumsal katılım oranı düşük kalmaktadır. Ama yapılan gözlemlere göre tüm bu hizmetleri sağlayan tek derneğin Mülteciler Derneği olduğu görülmektedir. Ayrıca okullarda mülteci çocuklarına yönelik eğitim yetersiz kalmaktadır. Derslere her yaştan çocuk birlikte katılmakta ve sınıflar sadece mülteci çocuklardan oluşmaktadır. Bu durum hem eğitim konusunda yetersizliğe sebep olmakta hem de Türk çocukları ile mülteci çocuklarının kaynaşmasını engellemektedir. Aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yaptığı çalışmada eğitimin yanında sağlık hizmetlerinin de yetersiz kaldığından bahsedilmektedir. Yapılan yatırımlar yetersiz kalmakta, ayrılan bütçeler ihtiyacı karşılayamamaktadır.

   İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yaptığı çalışmanın sonuçları Tabalà Kültür Derneği’nin yaptığı araştırmanın sonuçlarına benzerdir. Mültecilere yönelik her türlü sosyal faaliyete katılım çok yetersiz kalmıştır. Bundaki en büyük etkenlerden biri İstanbul ve Valencia şehirlerinin yoğun bir mülteci nüfusuna sahip olmasıdır. Bu yoğun nüfus belediyeleri yetersiz bırakmakta, hem çocuk hem de yetişkinler için yeterli hizmet sunulamamaktadır. Bu durumda sivil toplum kuruluşları ve dernekler devreye girmekte ama yine de tam anlamıyla sorun çözülememektedir.

   Yine İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ’Ne / ne tür sorunlarla karşılaşıyorsunuz?’’ sorusu üzerine yapılan ankette katılımcıların: 

   Yerel nüfusun birçok ihtiyacı var, bu yüzden mültecilere özel bir ilgi gösteremeyiz seçeneğine %80’lik bir katılım, mültecilerin iletişimde dil engeli seçeneğine %80’lik bir katılım, sosyal uyum sorununa %80’lik bir katılım, yerlilerin mültecilere karşı önyargıları veya yanlış algılamalarına %100’lük bir katılım ve son olarak finansal zorluklara %100’lük bir katılım gösterildiği sonucu çıkarılmıştır.

   Bu sonuçlara göre kurumlar birçok farklı ve önemli sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Mali zorlukların kurumların sorunlarla başa çıkmaları için proje teklif etmelerinin veya hizmet vermelerinin önünde büyük engel teşkil ettiği de eklenmiştir. Ayrıca yapılacak hizmetlerde yerel hassas grupların tepkilerinin dikkate alınmasın ve dil engeli üzerine de çalışılmasının gerekliliğinden belirtilmiştir.

   Çözüme yönelik çalışmaları ölçmek için anket çalışması düzenleyen İstanbul Teknik Üniversitesi’nin aldığı sonuçlar şunlardır:

   Diğer kurumlarla projeler veya protokoller aracılığıyla dış kaynaklardan finansman sağlandı %40, Arapça eğitim verildi %20, hiçbir şey yapılmadı %60.

   Bu kurumlardaki kilit kişilerle yapılan derinlemesine görüşmeler, çözümlerin sağlanmasının büyük ölçüde dil engellerine ve finansal yeteneklere bağlı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle kurumların çoğu mültecilerle ilgili sorunlarına çözüm üretememektedir. Bu gibi sorunların kurumlar tarafından çözülmesi de beklenmemelidir. Kamu, Özel Sektör, Üniversite ve STK işbirliği ile toplumsal duyarlılık projeleri üretilmeli ve hayata geçirilmelidir. Kurum ve kuruluşların sürekli eğitim merkezlerinde mültecilerin bulundukları ülkelerdeki sosyal alt yapı ve ortak alanların kullanım kuralları ile ilgili eğitim uygulamaları gerçekleştirilmelidir.

 

Lousada Belediyesi Raporu- Porto/Portekiz

   Portekiz’in Porto şehrinde Lousada Belediyesi çocuklar için ortak kullanım alanları yaratarak temelden bir uyum ortamı oluşmasını sağlamıştır. Örneğin ‘’A Criança’’ Kreş / Anaokulu ve Boş Zaman Atölyeleri (Leisure Times Workshops - ATL) ile ev sahibi çocuklar ve mülteci çocuklar arasında uyum ortamı sağlanmış böylelikle önyargıları ortadan kaldırarak ve çok kültürlü bir ortam yaratarak gelecek için sağlıklı bir toplum modeli oluşturmaya yönelik adımlar atılmıştır. Ângelo Vidal D'Almeida Ribeiro Oditoryumu, Eğitim Odaları gibi kiralanabilir alanlarda çeşitli konferanslar, törenler, etkinlikler, gösteriler, oyunlar, müzikler ve danslar düzenlenmektedir. The Discovered Multisport herkes tarafından kiralanabilen ve insanların farklı spor dallarında antrenman yapabilmelerini sağlayan bir alandır. Geniş bir koleksiyona sahip kütüphanesi randevu sistemi ile herkesin kullanımına açık olmakta, çocuklara ve yetişkinlere yönelik hizmet vermektedir. Bu gibi sosyal etkileşim alanlarına yönelik faaliyetlerle toplulukların entegrasyonunun sağlanması için yapılan çalışmaların yanında temel ihtiyaçlara yönelik çalışmalar da bulunmaktadır. Sosyal destek alanında konaklama, yemek, dil eğitimi, temel eğitim, çocuk bakımı, sağlık ve psikoloji gibi temel ihtiyaçlara yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Aynı zamanda hukuki destek, hukuki hak, yükümlülükler ve bu hizmetlere erişimin sağlanmasının yanında iş ve istihdam gibi ihtiyaçlar da karşılanmaktadır. Fiziki ve psikolojik ihtiyaçlar karşılanarak mültecilerin topluma entegre edilmesi sağlanmıştır.

   Lousada Belediyesi mültecilerin yaşadıkları sorunları ele almıştır. Mültecilerin en çok dil konusunda sorun yaşadığına, dil öğreniminin çok yavaş geliştiğine değinmiştir. Dilin zorluğu bu durumun oluşmasında en büyük etkendir. Fakat toplumun her alanında mültecilerin dil kullanımına ihtiyaç duymaları bu engeli aşmalarını zorunlu kılmaktadır. Aynı zamanda yapılan çalışmalar mültecilerin yüksek hayat beklentilerinin olduğunu, bu beklentinin desteklerin de yanlış yorumlanmasını beraberinde getirdiğini, bu durumunda maliyetlerin artmasına, parasal desteklerin gecikmesine sebep olduğunu vurgulamıştır. Göçmen fazlalığı konut ve iş piyasasını da durgunlaştırmıştır. Çünkü var olan nüfus iş gücünü ve konutunu doldurmaktadır. Ancak Lousada Belediyesi çalışmasında mültecilerin rollerinin yasallaştırılması ve yetkinliklerin yeniden onaylanması aşamasında gecikmelerinin yaşanmasının mültecilerin işgücü piyasasına erişimini ve toplumla etkileşimini zorlaştırdığına sebep olduğunu vurgulamıştır.

   Lousada Belediyesi Porto’da bulunan mültecilerin dil sorunlarını önlemeye yönelik metotlar geliştirmiştir. Mesleki Yeniden Entegrasyon Ofisi kurulmuş ve entegre olmuş mültecilerin rehberliğinde entegre sorunu yaşayan mültecilere yönelik kişisel dil desteği sağlanmış, diğer toplumsal alanlarda da daha kapsamlı çalışmalar yapılmıştır. Mülteciler ve yerlilerin kaynaşmasını sağlamak için etkinlikler düzenlenmiş böylelikle kültürel ve geleneksel anlamda bir bütünlük oluşturulmaya çalışılmıştır. Konut talebine yönelik çalışmalarda bulunulmuş, ev sahipleri ve işverenler ile görüşülmüştür. 

 

Tabalà Kültür Derneği Raporu– Valencia/İspanya

    İspanya’nın Valencia şehrinde Tabalà Kültür Derneği’nin belediyenin sosyal hizmetleri, Fundación Juntos Por la Vida (Birlikte Yaşam Vakfı) ve Associació SAHABA (SAHABA Derneği) ile birlikte ‘’Mülteciler hangi sosyal alanlardan ve hizmetlerden yararlanmaktadır?’’ sorusu üzerine yaptığı anket çalışmasından ortaya çıkan bulgular şöyledir:

   Tam katılımın sağlandığı araştırmada belediyenin sosyal hizmetlerinden olan mali yardımlardan %70lik kısım yararlanmakta,  %25 alanı ise tıbbi alanlar doldurmaktadır. Geriye kalan %5lik kısma ise diğer hizmetler cevabı verilmiştir. Bu oranlardan anlaşılacağı üzere mültecilerin büyük bir kısmının ekonomik anlamda hizmet aldığı görülmektedir. Payın geri kalan kısmının ise tıbbi hizmetler olduğu görülmektedir. Genel sonuca bakıldığında temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik olduğu görülebilir.

   Fundación Juntos Por la Vida (Birlikte Yaşam Vakfı) aracılığı ile sağlanan hizmetlere yönelik %80 katılımın sağlandığı araştırma bulgularına göre ise; katılımcıların %60’ının tıbbi hizmetlerden, %30’ unun diğer hizmetlerden, %10’ unun ise mali yardımlardan faydalandığı görülmektedir.

   Associació SAHABA (SAHABA Derneği) verdiği hizmetlere yönelik %50lik katılımın sağlandığı çalışmada ise cevaplar şunlardır: Katılımcıların %96sı tıbbi alanlardan, %4ü ise diğer alanlardan yararlandıklarını söylemişlerdir. Bu sonuçlardan anlaşılacağı üzere SAHABA Derneği’nden tıbbi alanlarda yararlanıldığı görülmektedir.

   Tüm sonuçlar birleştirildiğinde %76,67’lik bir katılımın sağlandığı araştırmada %26,67’lik kısmın mali yardımlardan, %60,33’lük kısmın tıbbi alanlardan, geriye kalan %5lik kısmın ise diğer seçeneğinde bulunan hizmetlerden yararlandıkları sonucuna ulaşılmıştır. Oranın büyük çoğunluğunun temel ihtiyaçlara yönelik olduğu görülmektedir.

   Sonuçları değerlendiren Tabalà Kültür Derneği’ne göre mültecilerin ameliyat ve tıbbi hizmetlere yönelik ihtiyaçlarını SAHABA Derneği’nden karşıladıklarını çünkü SAHABA Derneği’ne göre mültecilerin en çok ihtiyaç duydukları alanın sağlık alanı olduğudur. Fundación Juntos Por la Vida (Birlikte Yaşam Vakfı) ise ihtiyaçların çoğunun gündelik hayat temelli olduğu düşünmektedir. Bu yüzden araştırma bulgularında diğer seçeneği %30’luk bir yer kaplamaktadır. Diğer seçeneği içerisinde bulunan bazı hizmetler şunlardır: STK’lar, Valencia dersleri, İspanyolca dersleri, kültür merkezler vb.

   Tabalà Kültür Derneği’ne göre ortaya çıkan sonuçlarda toplumsal konumun büyük etkisi vardır. Çünkü mültecilerin büyük bir kısmının sahip olduğu temel hakların bilincinden yoksun olduğu gözlemlenmektedir. Mülteciler haklarını, seçeneklerini bilmemektedirler bu yüzden de birçok hizmetten faydalanamamaktadırlar. Kültür merkezleri, dil kursları gibi alanlar mültecilere hizmet amacıyla kurulmuşlardır fakat mülteciler bu gibi kurumların varlığından habersizdir. Bu sorundan kendini de sorumlu tutan Tabalà Kültür Derneği mültecileri, göçmenleri bu kurumlar hakkında, kendi temel hakları konusunda bilgilendirmeye yönelik bir farkındalık kampanyasının yapılmasının gerekliliğinin bilincindedir.

    ‘’Ne / ne tür sorunlarla karşılaşıyorsunuz?’’ sorusu üzerine yapılan ankette katılımcılar:

   Tam katılımın sağlandığı bir çalışmada belediyenin sosyal hizmetlerinin aldıkları cevaplar şöyledir:

    Katılımcıların %100’ü çoklu cevaplar verdiler. %99’u emek ayrımcılığına uğradıklarını, %85’i sosyal ayrımcılığa uğradıklarını, %60’ının kurumsal ayrımcılığa uğradıklarını, %53’ünün ise diğer seçeneğini işaretlediklerini görmekteyiz…

    Fundación Juntos Por la Vida’ (Birlikte Yaşam Vakfı) nın çalışmasında ise %80 katılım sağlanmış ve çoklu cevaplar vermişlerdir. %37’sinin sosyal ayrıma uğradıklarını, %18’inin diğer seçeneğini işaretlediklerini, %15’inin kurumsal ayrımcılığa uğradıklarını ve emek ayrımcılığına kimsenin uğramadığını belirtmişlerdir.

    Associació SAHABA (SAHABA Derneği’nin) aldıkları çoklu cevaplar ise şu şekilde sıralanmıştır:

 %50 katılımın sağlandığı çalışmada katılımcıların %75’i sosyal ayrıma uğradıklarını, %63’’ü diğer seçeneğini işaretlediklerini, %54’ünün kurumsal ayrımcılığa uğradıklarını ve kimsenin emek ayrımcılığına uğramadığını belirtmişlerdir.

   Bu üç çalışmanın toplamına bakıldığında ise %76,67’lik çoklu cevapların alındığı bir katılımla insanların %33ünün emek ayrımcılığına,%70’inin sosyal ayrımcılığa, %43’ünün kurumsal ayrımcılığa ve %44,67’nin diğer türden ayrımcılıklara uğradıkları sonucu ortaya çıkmıştır. Araştırma sonucunu değerlendiren Tabalà Kültür Derneği bulgulardan da anlaşılacağı üzere yoğun bir sosyal ayrımcılığın olduğunu ve ırksal farklılıkların bu sorun üzerinde büyük bir etkisi olduğunu belirtmiştir. Fundación Juntos Por la Vida (Birlikte Yaşam Vakfı) ile Doğu Avrupa’dan gelen göçmenlerin daha az ayrımcılığa maruz kaldıkları gözlemlenmiştir. Sahara halkı ve Araplar daha fazla ayrımcılığa uğramaktadırlar. Ayrıca Tabalà Kültür Derneği emek ayrımcılığına maruz kalanların bölgede yaşayan ve doğrudan iş gücüne katılanlar olduğuna, işe gelmeyen veya çalışma izni olmayanların bu tabloya dâhil edilmediğine, onların iş gücü ayrımcılığına maruz kalmadıklarına yönelik bir eklemede bulunmuştur. Tabalà Kültür Derneği’ne göre araştırma sonuçlarına göre yüksek ırkçılık oranları her ne kadar şaşırtıcı olmasa da bu durumdan üzüntü duyduklarını belirtmiştir.

   Tabalà Kültür Derneği sorunları gidermeye yönelik insanları bilinçlendirme kampanyaları düzenlemiş, yerel halkı mültecilerin durumu hakkında bilgilendirme çalışmaları yapmışlardır. Maddi yardım yapmaya yönelik faaliyetler gerçekleştirilmiş, mültecilerle çalışan kuruluşlara da ekonomik yardımlar yapmayı hedeflemiştir. Mülteciler için dil kursları, ücretsiz spor kulüpleri kurmaya yönelik çalışmalar düzenlenmek amaçlansa da korona virüs sebebi ile bu tür faaliyetlerin sekteye uğradığını belirtmiştir.

Tavo Europa Raporu – Vilnius/Litvanya

    Litvanya’da göç üzerine çalışmalar 2004 yılına dayanmaktadır. Araştırmalara göre ilk yıllarda göçmenlerin Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna’dan daha sonraki yıllarda ise Çin ve Türkiye’den göç ettikleri tahmin edilmektedir. Tavo Europa’nın yaptığı çalışmada göçmenlere yönelik temel ihtiyaçların karşılanmasının dil ve istihdama yönelik olduğu vurgulanmıştır. Çünkü göçmenler aynı zamanda işsiz kitlesini de oluşturmaktadırlar. Dil konusunda anlaşmazlıklar da eklenince ülkenin hem ekonomik hem de toplumsal yönü zarar görecektir. Bu yüzden temel hedefin dil ve istihdama yönelik olması zaruridir. Bu durum aynı zamanda işgücü piyasasında küçük ve orta ölçekli işletmeler arasında ‘’göçmenlik modeli’’ olarak adlandırılan bir rekabet ortamı da oluşturmaktadır. Litvanya’nın başkenti olan Vilnius şehri, Klaipeda ve Šiauliai, Visaginas kasabası gibi birçok bölgesi yoğun göçler almaktadır ve buna yönelik eğitim ve istihdam sağlamaktadır. Ülke aynı zamanda Avrupa Entegrasyon Fonu adı altında göçmenlerin her türlü sosyal hakka erişimlerinin sağlanmasına yönelik çalışmaların yanında sosyal dışlanmaya, hoşgörüsüzlüğe ve emek gücü sömürüsüne karşı korumaya yönelik faaliyetlerde de bulunmaktadır. Ayrıca göçmenler için Kaunas, Klaipeda ve Vilnius şehirlerinde ücretsiz bilgi merkezleri mevcuttur. Bu merkezlerde mültecilere yasal hakları konusunda bilgi ve tavsiyeler verilmekte, Litvanca, İngilizce ve Rusça dil kursları ile iletişimdeki aksaklıkların önüne geçmeye yönelik çalışmalar yapılmakta, psikolojik kariyer rehberliği, yurttaşlık eğitimi, oryantasyon eğitimi, bilinçlendirme etkinlikleri ve mesleki rehberlik danışmanlığı gibi hizmetlerle göçmenlerin kişisel olarak gelişimlerine katkılar sağlanmaktadır. Böylece göçmen statüsündeki birey nitelikleri sayesinde rahatça topluma karışabilecektir. Bu politikaların hükümet destekli olması ve aynı zamanda Litvanya’nın bir AB ülkesi olmasından ötürü mültecilere yönelik her türlü destek makul bir şekilde sağlanmıştır. Tavo Europa’nın genel olarak gözlemleri diğer Avrupa ülkeleri ve Türkiye’nin benzer politikalar izledikleri yönündedir. Mülteciler üzerine ülkelerin uyguladıkları politika entegrasyona ve hoşgörüye yöneliktir.

   Öğrenciler ve girişimciler gibi kapasite barındıran bireylerin ve kurumların ülkede tutulmasına yönelik girişimlerin gerekliliğine vurgu yapılmaktadır. Böylelikle istenilen yaşam standartları sağlandığında kapasite sahibi bireylerin ve kurumların ülke içerisinde tutulması sağlanacaktır.

    Göç Litvanya için en acil ulusal sorunlardan biri olarak görülmektedir. Göçün demografik alanda ve işgücü piyasasında sorunlara yol açtığı görülmektedir. Aynı zamanda göçü durdurmaya ve insanların ülkelerine geri dönmelerini sağlamaya yönelik çok az çalışmanın yapıldığına da vurgu yapan Tavo Europa göçmenlerin Litvanya’yı bir geçiş ülkesi olarak gördüklerini ekler. Bu yüzden kayıtsız olarak da yüksek bir göçmen nüfusu bu ülkede barınmaktadır. Türkiye’de yaşanan belgesiz göçmenlerle ilgili sorunları Litvanya’da yaşamaktadır. İdari personel tek tek bu bireyleri tespit etmekte ve işleme almakta zorlanmaktadır. Ayrıca sahte evliliklerde de artış görülmektedir. Gaziantep şehrine yönelik çalışmada bu örneğe değinilmemiş olsa da aynı sorunlar Litvanya’daki gibi yaşanmaktadır. Litvanya’nın karşılaştığı bir diğer sorun ise göçün merkezlerde yoğunlaşmasıdır.

   Tavo Europa’ya göre Litvanya karşılaştığı göçmen sorununa yönelik uzun vadeli hedefler belirlemiştir. Böylelikle geçici çözümler yerine kalıcı ve yapıcı çözümler geliştirilmiştir. IOM, Avrupa Komisyonu İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Genel Müdürlüğü ile ekonomik göç ve üçüncü ülke vatandaşlarının işgücü piyasası entegrasyonu konusunda uzman analizi ve tavsiyesi sağlamak için 2009 yılında Bağımsız İşgücü Göçü ve Entegrasyon Uzmanları Ağı'nı (LINET) oluşturmuştur. Project LT Buddies, yeni gelen göçmenleri ortak ilgi alanlarına göre yerel halkla buluşturmuştur. Aynı zamanda farklı sosyal medya uygulamaları ile insanlar bir araya getiren gruplar oluşturulmuştur. Sivil Toplum Kuruluşlarının desteği ile kalabalık nüfusa sahip mültecilerin bulunduğu şehirlerde entegrasyon çalışmaları güçlendirilmiştir. Ortak kullanıma yönelik kültürel, sanatsal ve sosyal alanlar oluşturulmuştur. Böylelikle hoşgörünün geliştiği, etnik ve kültürel farklılıklara sahip uyumlu bir toplum modelinin ortaya çıkması hedeflenmiştir. IWAV Uluslararası Vilnius Kadın Derneği, içlerinde Litvanca, Rusça, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, İsveççe, Fince konuşanlar dahil kadınları sosyal hayata kazandırmak, becerilerini geliştirmek, yeteneklerini açığa çıkarmak amacı ile faaliyetlerde bulunmaktadır.

   Tüm bu şehirlere bakıldığında dile yönelik çalışmalar diğerleri arasında daha zaruri bir öneme sahiptir. Çünkü iletişim, kendini ifade etme insanoğlunun su ve hava gibi temel bir ihtiyacıdır. En büyük anlaşmazlıklar iletişimsizlikten kaynaklanmaktadır ki araştırmadaki her bir şehir, toplum, belediye, STK bu sorunu yaşamıştır ve yaşamaktadır. Dil sorunu toplumun, devletin her alanında kendini göstermektedir. Gaziantep’te Büyük Şehir Belediyesi, Porto’da Lousada Belediyesi doğrudan bu problemi çözmeye yönelik atılımlarda bulunmuşlardır ve olumlu sonuçlar almışlardır. Fakat İstanbul ve Valencia şehirlerinde durum Gaziantep ve Porto şehirleri kadar iç açıcı olmamıştır. Yetersiz olan dil eğitimi toplumun her alanında sorun teşkil etmektedir. Özellikle de işgücünde. Porto ve Vilnius şehirleri bu konuda öngörülü davranarak ileride karşılaşacakları sorunların çözümü için uzun vadeli çalışmalarla toplumun, üretimin her alanında entegrasyon sağlamaya çalışmışlardır. İstanbul ve Valencia şehirlerine düşen görevde buna yönelik olmalıdır. Entegrasyon sorunu çözülmedikçe problemler daha da artmaktadır. Vilnius şehri mültecilik sorunları ile uzun yıllardır karşılaştığı için görece daha tecrübelidir. Entegrasyon için sorun yaşayan şehirlerin Vilnius şehrinin mülteci sorunu için yaptığı çalışmalara göz atmalarında fayda vardır.

    Dilin yanında kültürel farklılıklar da şehirler ve toplumlar için problemler yaratmaktadır. Örneğin toplum içerisinde ataerkil cinsiyet rolleri sebebi ile kadınlara ulaşmak, erkeklere ulaşmaktan daha zor olmaktadır. Ülke içerisinde kayıtsız bulunmak sorun teşkil eden bir diğer örnektir. Litvanya ve Gaziantep bu sorundan muzdariptir. Litvanya ve Gaziantep birçok mülteci için geçiş ülkesi, köprü görevi görmektedir. Ayrılan fonlar, yardımlar, eğitime ve sağlığa yönelik çalışmalar bu sebepten ötürü büyük sekteye uğramaktadır.

   Mültecilerin doğrudan topluma, şehrin içerisine karışması kentlere büyük bir yük bindirmektedir. Yoğun nüfusları, kentlere beraberinde getirdikleri kültürleri ile birlikte karışmakta ve yerel toplumu etkilemektedir. Entegrasyona, eğitime, istihdama yönelik çalışmaların gerekliliği, acilliği bundan kaynaklanmaktadır. Bu çalışmalardaki en ufak sekte büyük sonuçlar doğurmaktadır. Porto’daki çalışmada bu müdahalenin gecikmesinin işgücünde sorunlara yol açtığını göstermektedir. Kültürel farklılıklardan dolayı Gaziantep su konusundaki sıkıntısını dile getirmektedir. İspanya’da entegrasyondaki gecikmeler kendisini ırkçılık ile göstermektedir.

   Bu beş çalışmaya genel çerçeveden bakıldığında mültecilerin ve yerlilerin sağlıklı, uyumlu ve barış içinde bir yaşam sürmelerinin amaçlandığı görülmektedir. Onları, toplumlarının birer parçası haline getirerek dışlanmanın, arka plana itilmenin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Dil, eğitim, barınma, sağlık, hukuk, iş, istihdam, spor, sanat gibi temel alanlara yönelik gerek devlet veya belediye, gerekse dernekler veya STK’lar ile onlara kendilerini toplumun birer bireyi olarak görmeleri, insan olarak var olduklarının farkındalığına varmaları amaçlanmıştır.

 

 

Sonuç

 

Günümüz dünyasında yoğun olarak yaşanan göç ve mültecilik nedeniyle kent nüfusları hızla artmış ve talebi karşılama konusunda özellikle sanayileşmiş büyük şehirler büyük sorunlar yaşamaya başlamıştır. Bunun en büyük sebebi kentlerin bu göçleri kaldırmaya hazırlıklı olmamalarıdır. Gerçekleşen yoğun göçler hem yerli halk için hem de göçmenler için büyük sorunlara sebep olmaktadır.

Bu nitelikte şehirlerden biri olan Gaziantep, Suriye ile sınır komşusudur ve 2011’de başlayan sebeplerden ötürü on yıldır yoğun göçler almaktadır. Şehir konum olarak hem doğrudan sığınılacak bir yer hem de geçiş olarak kullanılacak bir köprü vazifesi görmektedir. Gaziantep nüfusunun %21,5’ini Suriyeli mülteciler oluşturmaktadır. Gaziantep’te yaklaşık 450.000 Suriyeli yaşamaktadır. Bu da şehir nüfusunun yaklaşık olarak %20’lik bir kısmına tekabül etmektedir. Şehirler kendilerini normal, beklenen nüfus artışına göre hazırlar. Bu gibi beklenmedik durumlar şehir yapısında büyük değişimlere sebep olmaktadır. Şehirde konut sayısında büyük artışlar yaşanmaktadır. Şehir gün geçtikçe daha da yayılmakta çevre köyleri kendi içerisine katmaktadır. Bu yatay yönde yayılım ulaşım konusunda da büyük sorunlar yaratmaktadır. Yayılma arttıkça şehrin bir konumundan diğer konumuna mesafe de artmakta, şehir merkezlerine ulaşım zorlaşmaktadır. Araç sayısı da bu sorunlarla beraber gelmekte, şehirde hiç olmadığı kadar trafik sorunu yaşanmaktadır. Konut talebi o kadar fazladır ki her gün yeni bir bina şehrin çehresine eklenmektedir. Bu durum şehirde birçok hizmet alanının sekteye uğramasına, verimsizleşmesine veya çalışanların fazla mesai yapmasına sebep olmaktadır. Mülteci yoğunluğunun bu kadar fazla olmasındaki en büyük etken, şehir ve ülke içerisine dağılarak rahatça yerleşiyor olmalarından kaynaklıdır. Göçe hazırlıksız yakalanan birçok şehir altyapı, konut, iş gücü, eğitim, sağlık gibi alanlarda büyük problemler yaşamaktadırlar. Örneğin; su konusunda sıkıntılar yaşayan Gaziantep şehrindeki nüfus artışı beraberinde su kullanımında da artışı getirmiştir. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi özellikle mültecilerin su kullanımından sonra muslukları kapatmadığını, kanalizasyon ve yağmur suyu kanallarına yabancı madde attıklarını tespit etmiştir. Birçok inorganik maddenin yapılan çalışmalarla kanalizasyon sisteminden çıkarıldığı gözlemlenmiştir. Aynı zamanda Alleben Deresi’nin de çevreye atılan çöplerle gün geçtikçe kirlendiğine bilinmektedir. 

Göç ve hızlı nüfus artışı ise kentlerde çeşitli sorunları karşımıza çıkarmaktadır. Şöyle ki;

  • Göç alan şehirlerde çevre kirliliği  daha da artmaktadır.
  • Düşük dil yetersizliği, kültürel adaptasyon olma sürecinde olumsuz etki etmektedir.
  • Mültecilerin dil engeli, eğitim, sağlık hizmetleri ve diğer kamusal hizmetlerden yararlanmalarında olumsuz etki etmektedir.
  • Türkiye’de ve diğer Avrupa ülkelerinde mültecilerin yoğun nüfuslu olması, sosyal ve alt yapı kullanımlarında bazı problemlere neden olmaktadır. Örneğin kanalizasyon, parklar, bahçeler, hastaneler, ulaşım araçları gibi ortak kamusal alanların kullanımında sosyo-kültürel farklılıklar, mültecilerin başka bir toplumun kültürüne uyum sağlama, topluma katılma ve entegrasyon (bütünleşme) aşamasında dünya vatandaşı ve aidiyet bilinci geliştirmesindeki eksiklikler nedeniyle toplumda çıkan sorunlara karşı kamu kurum ve kuruluşların metodolojik bir yöntem çizmeye ihtiyacı vardır.
  • Mülteciler ve yerel halkın insani bilincini geliştirecek, kaynakları israf etmeden bilinçli bir şekilde kullanabilecek, sürdürülebilir insani ve doğal kaynakların kullanımına yönelik eğitimler yapılması gerekmektedir.   
  • Gaziantep özelinde görülen bu durum göç alan, mülteci nüfusunu barındıran her şehir için aynıdır.

 

Öneriler;

 

  • Mültecilerin sosyal yaşama katılabilmeleri, kent ve kentteki vatandaşlarla bütünleşebilmeleri için dil sorununun çözülmesi gerekmektedir. Bunun için dil okulları ve kursları dil problemini çözmelerine ve sosyal yaşama katılıp kentle entegrasyonlarını sağlamalarına yardımcı olacaktır. Dil kurslarında yaşanan sorunların üstesinden gelebilmek için öğreticilerin yaşadığı problemler göz önüne alınmalıdır. Eğitim kapasitesindeki eksikleri pozitif bağlamda etkileyecek maddi ve manevi destek sağlanmalıdır.
  •  Mültecilerin ve ev sahibi vatandaşların birbirlerine karşı dayanışma ve hoşgörü gelişmeleri için ortak ilgi alanlarına göre buluşma organizasyonları gerçekleştirilmelidir.
  • Kültürel örüntülerdeki farklılıklardan doğan iletişim problemini aşmak ve kamusal alanı daha etkin kullanabilmek için eğitim modülleri geliştirilmeli ve bu modüller sürekli eğitim merkezlerinde mülteci yetişkinlere uygulanmalıdır.
  • Mülteciler kentin kullanım kuralları için eğitilmeli ve kurallar hakkında bilgilendirilmelidir.
  • Kültürel farklılıklardan doğan uyumsuzlukları giderebilmek için eğitim ve öğretimde kaynaştırma modeli benimsenmelidir.
  • Katı atıkların ve çevre kirliliğinin yarattığı tahribat çeşitli etkinliklerle gösterilmeli, mülteciler ve yerel halk dünya vatandaşı olarak bilinçlendirilmelidir.
  • Mültecilere hizmet sağlayabilmek ve kurumların projelerini hayata geçirebilmek için yeterli bütçenin sağlanması, gerekli fonların oluşturulması gerekmektedir.
  •  Mülteciler ve sığınmacıların ev sahibi şehirle yaşadıkları problemlere ilişkin disiplinler arası çözüm önerileri geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.

 

Üstelemek gerekirse; şehri ve toplumu göçmenlere ve mültecilere, mülteci ve göçmenleri de şehre ve topluma hazırlamak zaruridir, hayati önem taşımaktadır...